TOKAT'IMIZ İÇİN TARİHİ BİR DİZİ HAMLESİ


1315-CEPHE GERİSİNDEKİLER








Tokat’ın tarihine yönelik, 1. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında ildeki durumu ortaya koyacak bir dizinin çekimi için yola çıkıldı. 1315-CEPHE GERİSİNDEKİLER adı ile çekilmesi öngörülen dizi TRT için olacak. HEY ONBEŞLİ’nin içeriğiyle hazırlanan senaryonun Tokat’ımızı ve tarihini Türkiye’nin gündemine taşıyacak kuvvetli bir argüman olacağına inanılıyor.
            Dizinin yapımcı ve yönetmeni olarak Tokatlı hemşehrimiz Mehmet Akif Kaynar’ın adı geçiyor. Mehmet Akif Kaynar, çekilmesi öngörülen diziye dair gazetemize yaptığı açıklamasında dizinin senaryosunun içeriği ve gündemselliği ile uluslararası platformu yakından ilgilendiren bir dizi film'' olacağına dikkat çekti. Tarihin Tokat'ta bıraktığı izleri en iyi şekilde yansıtacağını ifade ettiği dizinin,
kentin uluslararası tanıtımına da büyük katkı sağlayacağına olan inancını dile getirdi.
ERMENİ MESELESİNE TARİHİ YAKLAŞIM
Dizinin senaryosunun en önemli detaylarından birisinin tarihsel doğruluk üzerine kaleme alınması olduğunu belirten M. Akif Kaynar, senaryonun Türk-Ermeni ilişkilerine tarihsel bir yaklaşımla ışık tuttuğu, bu nedenle de Başbakanlık, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Türk Tarih Kurumu, tarihçi profesör ve yazarların katılımıyla gerçekleştirilecek final toplantısı için çalışmaların sürdürüldüğünü söyledi.
Mehmet Akif Kaynar, dizinin karakter analizlerine de değindi ve başlıca karakterler üzerine şu bilgileri verdi:
KARAKTER ANALİZİ
HÜSEYİN:
Hüseyin, (17-18) yaşlarında… Hikâyenin başkahramanı… Tokat’a yakın bir Yörük Köyünün Ağası..
Gösterişli, kumral, çok yakışıklı yağız bir delikanlı... Çok iyi at biniyor, avcı… Babası İbraham Ağa
ölünce yerine, köyün Ağası olarak geçecek, çiftliğin sorumluluğunu genç yaşta üstlenecek… Safiye
Hanım’ın oğlu… Kasabanın çok genç ve güzel kızı Hediye’ye sevdalanacak. İkisinin de yüreği birbirine
ısınacak. Hüseyin, sevdiği kız Hediye ile muradına eremeden Yemen savaşına katılacak ardında gözü
yaşlı bir nişanlı bırakarak… Yemen’de kahramanlıklar sergileyecek, daha sonra ağır yaralı olarak
kurtulacak, ancak hafızasını kaybedecek. Bir süre Şam’da kalarak hayata yeniden dönecek ve burada
maceralar yaşayacak. Sonunda bazı şeyleri hatırlamaya başlayan Hüseyin, Hediye’sine verdiği sözü
tutarak, Kasabaya dönecek... Döndüğünde bakalım Hediye’sine kavuşabilecek mi?
HEDİYE:
Hediye (15-16) yaşlarında… Orta boylu, uzun sırma saçlı, endamlı, edalı bir dünya güzeli… Evin tek
çocuğu… Munise Ana’nın kızı… Babası Balkan Savaşında şehit düşer… Etkileyici bir sese sahip… Ud
çalmayı biliyor. Hamarat, çalışkan… Hüseyin’e sevdalıdır… At binmeyi, silah kullanmayı kendisine
Hüseyin öğretecek… Yazmacı Emin öldükten sonra, eşinden kalan servetini dul yetimlere harcayacak…
Eşkıyalar tarafından dağa kaldırılacak… Bir ara çıldıracak. Sonra eşkıya avına çıkacak…
SAFİYE HANIM:
Hüseyin’in anası. Hanım Ağa… (45-50) yaşlarında. Güçlü bir kadın… Kocası İbraham Ağa, Balkan Savaşı’ndan yaralı olarak kurtulup, aradan altı ay geçtikten sonra dere tepe düz yollar aşarak köyüne ulaşmayı başaracak ancak cephede yakalandığı hastalığa yenik düşerek, dönüşünden kısa bir süre sonra hayata veda edecek…
Safiye Ana, kocasının acısını bastırırken, bir yandan da Hüseyin’i iyi bir ağa olarak yetiştirmek için üzerinde otorite kurmaya çalışacak.. Duygusal bir kadın ama bu duygusallığın ortaya çıkışını güçsüzlük olarak değerlendirdiği için otorite ve ciddiyetini hiçbir zaman bozmaz… Az gülen ciddi bir kadın…
İBRAHiM AĞA:
İbraham Ağa, (55) yaşlarında… Köyün Ağası… Hüseyin’in babası… Safiye’nin kocası... Balkan Savaşında var gücüyle düşmana süngü sallamış, gazi olarak kasabaya dönmeyi başarmıştır... Ancak kalbinin tam önünde bir düşman kurşunuyla dönmüş, iç organları iflas etmiştir... Hikâyede birkaç bölüm göreceğiz. İbraham Ağa’nın vasiyeti: “Beni düşman kurşunuyla gömmeyin!” Dr. Joseph ameliyatla bu kurşunu çıkartır!
MUNİSE HANIM:
Munise (50) yaşlarında.. Kocasını Balkan Savaşında kaybeder... Hediye’nin anası.. Duygudan ziyade mantık ön planda olan bir yapısı vardır. Ancak büsbütün de duygusuz değil. Kızının iyi bir evlilik kurması için çabalayan, savaş ortamında dul kalmanın verdiği acılarla ruh dünyası yıpranmış bir kadın…
ŞERİFE:
Şerife (20) yaşlarında… Hüseyin’in ablası. Uzun boylu, kumral, erkek gibi bir kız... Savaşçı… İntikamcı…
Sevdiği erkeği bir cinayete kurban gitmiş… Hikâye boyunca bu katili aramak için çırpınacak. İçi sevdiği
erkeğin acısıyla yanıp tutuşur... Yüreği katılaşmıştır… Çiftliğin yakınında bir evde durmaktadır…
SAKAR ALİ:
Sakar Ali, (25) yaşlarında, esmer… Yörük Köyünün bıçkın delikanlısı… Elinde tespihi… Zaman zaman kötülük yapan… Hüseyin’in ablası Şerife’ye vurgun... Şerife’nin yolunu keser, ancak Şerife bir erkek güçlülüğüyle her seferinde Ali’yi alt etmeyi başarır. Sonra karakteri değişir. Dağa çıkar.
KERİM:
Kerim, (7) yaşlarında... Çok sevimli bir çocuk... Çiftlikte yaşıyor. Yetimdir. Anne ve babası ölmüş… İbraham Ağa bebekken onu evlatlık almıştır. İbraham Ağayı dede bilir. Hüseyin’i amca…
KÂHYA:
Çiftliğin kâhyasıdır. İşini bilen, becerikli, babacan, söz dinleyen; hizmet etmekten hoşlanan biri. 40
yaşlarındadır. Gülbeyaz’ın kocası... Hatçe’nin babası…
GÜLBEYAZ:
Kâhya’nın karısı… (35) yaşlarında… Sevimli, dost canlısı bir hanım... Safiye Ana’nın büyük yardımcısı…
Hatçe’nin annesi… Çiftlikte birçok işi Gülbeyaz yapar… Becerikli, yetenekli biri…
HATİCE:
Kâhya’yla Gülbeyaz’ın kızı... (6-7) yaşlarında... Sevimli, becerikli... Kerim’le iyi arkadaşlar…
DURSUN BABA:
Dursun Baba (50) yaşlarında… Bektaşi… Babacan, Kasabanın en adil adamlarından biri... Trablusgarp Savaşı gazisi… Bir ayağı topal… Aksak yürüyor… Oğlu Hasan’a hem analık hem babalık yapıyor… Değirmenci… Bir un değirmeni var… Kasabalılar burada un, bulgur vs... Buğdaylarını öğütmeye geliyorlar… Hak-hukuk konusunda kasabalılar Dursun Baba’ya danışırlar…
HASAN:
Hasan (25) yaşlarında… Dursun Baba’nın oğlu… Bektaşi... Hüseyin’le yakın arkadaşlar… Zaman zaman değirmen üstünde bir araya gelip sofra kurup sohbet ediyor, dertleşiyorlar... Hasan çok iyi saz çalıp, türkü-ağıt söylüyor… İnişli çıkışlı bir karakteri var. Dul Fatma’ya gönlünü kaptırmış… Gönül konusunda kararsız, biraz ruhen rahatsız…
DR. JOSEPH:
Dr. Joseph, (40) yaşlarında Ermeni bir doktor… Türklere dost bir ermeni… Etnik ayrım yapmadan herkesi muayene eden, yetenekli, bilgili bir doktordur… Muayenehanesi var. Ve hemen yanında da evi… Cephe gerisinde yaraları sarmak, ihanetleri önlemek için büyük mücadele verecek… İlerleyen bölümlerde kendisi de İstiklal Savaşına katılacak…
ARABACI MEMMET:
Yazmacı Emin Efendi’nin yanında çalışıyor. (16) yaşında. Boş zamanlarında faytonculuk yapıyor... Bağa, değirmene, eşya-insan götürüp-getirir... Ayşe’ye sevdalı...
AYŞE:
Ayşe, (14) yaşlarında... Mahmut dayının kızı… Zaman zaman Hediyelerde kalıyor… Çabuk büyüyüp arabacı Memmet’le evlenmek istiyor. Komik, neşeli rahat bir kız...
MEVLEVİ ŞEYHİ:
Mevlevi Dergâhının şeyhi Abdulhadi Efendi… (65) yaşlarında… Etkileyici, hitabet sahibi, kudreti oldukça yüksek, ilim ve gönül erbabı biri... Üç çocuk babası… Kasabalılarla sohbetler düzenlemekte, onlara ilim irfan öğretmektedir…
YAZMACI EMİN EFENDİ:
Kumral, güzel yüzlü dost bir adam… (60) yaşlarında… Mesleği yazmacı ustası, Yazmacılar Han’ın da dükkânı var… Varlıklı, zengin biri… Han’da çıkan yangında dükkânı kül olacak, ancak yeniden dükkânını açacak, halkın da yardımıyla kısa sürede dükkânını toparlayacak. Hikâyenin ilerleyen bölümlerinde Hediye’yi çetelerden korumak için onu nikâhına alacak… Hediye ile evlendikten bir yıl sonra ölecek… Bütün mal varlığını hediyeye bırakacak…
MAHMURE:
55 Yaşlarında, üç kız anası bir kadın. Çektiği çilelerden beli hafif bükülmüş, saçları bembeyaz olmuş, yardım etmeyi ve aracı olmayı seven bir mahalleli. Hediyelerle çok sıkı fıkıdır. Fatma’nın annesidir. Dizi boyunca özellikle, 13. Bölümden sonra kasabada aktif bir görev alacak.
FATMA:
Mahmure’nin gelin olmuş büyük kızı. 25 yaşlarında dul kalmış. Kasabaya yakın bir yerde yaşıyor. Buğday tenli alımlı bir kadın… Yalnızlıktan sıkılan bir karakteri var… Önceleri pek insan içine çıkmasa da sonra hikâye içinde aktifleşecek. Eşkıyalar tarafından dağa kaldırılacak, sonra kayıplara karışacak…
KEZİK:
17-18 yaşlarında, sarışın, mavi gözlü, yüzü çilli, Değirmenci Dursun Emminin Kızı, hafif-meşrep saf, Hüseyin’e vurgun… İlerleyen bölümlerde karakteri vasfı değişecek…
GALE:
50 yaşlarında hafif esmer, yüzünde çiçek bozuğu olan, serseri tipli, nerede yaşadığı, nasıl yaşadığı bilinmeyen, ne zaman ortalığa çıkacağı, ne zaman kaybolacağı, belli olmayan, içinde gizlediği sır, yüzünden yıpranan birisidir. Zarif, Gürcü ve Hıristiyan’dır… Sakar Ali’nin babasıdır. Fakat bunu kendisinden başka kimse bilmez… Biraz kekeme, biraz da aksamaktadır…
HAMDİ:
Sakar Ali’nin arkadaşı. 27-28 Yaşlarında tek gözü kör. Şakacı, şakacı olduğu kadar aşağılayıcı, gaddar... Sırnaşık, Hasan’ın kız kardeşi Kezik’e göz koymuştur. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Hamdi’nin yapacağı birçok iş var.
MEMMET:
Mahallede yetim kalmış (14-15) yaşlarında muzip, Yazmacı Emin’in çırağı, becerikli, gözü açık… Ayşe’yle gönül bağı olacak…
KUŞÇU:
Kasabada, halkın arasında yardımseverliğin sembolü gibi alışacak… Hafif kumral, orta boylu, dudağının bir tarafı yarık… (35-40) yaşlarında… İlerleyen bölümlerde karakteri, vasfı değişecek…
TELLAK BİLO:
20 yaşlarında… Bilinen kilolu tellakların tersine çok zayıf ve tıfıl biri. Kasaba hamamında çalışıyor. Komik, eğlenceli, zıpır…
DUDU TEYZE:
Hüseyinlerin köyünde yaşayan, 60 yaşlarında tonton bir teyzedir… İnsanları güldürür, eğlendirir, komik espriler yapar…

0 yorum :

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.